.

 

30 Aralık 2008

 

 

Talha APAK

Öğretim Görevlisi

Yeminli Mali Müşavir

t.apak@apakymm.com

t.apak@superonline.com

 

TÜRKİYE EKONOMİSİNE BİR BAKIŞ/ EKONOMİK KRİZ VAR DA ÇARESİ YOK MU?

 

1. Giriş

 

Son bir yıldır yaşanan Global Ekonomik Kriz son birkaç ay içerisinde Türkiye ekonomisini de etkisi altına almıştır. Ancak, yaşanan ekonomik krize karşı alınacak tedbirler veya bulunacak çareler konusunda somut bir ilerleme de henüz sağlanamamıştır.

 

Bilindiği üzere, ülkemizde birçok konuda olduğu gibi ekonomi konusunda da son zamanlarda uzmanların söyleşilerinden geçilmiyor ancak, krizin önlenmesi konusunda somut adımlar atılması veya çözümler bulunması konusunda maalesef ne hükümet ne finans kesimi ne de reel sektör tarafından bir adım atılamamıştır. Ülkemizde yaşanan 1999 yılında yaşanan Marmara depremi ve bıraktığı enkaz ile 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz ve bıraktığı izler hepimizin hafızalarındadır. O zaman da; felaket yaşanmış, enkaz kaldırılmış ama günlerce deprem uzmanları ve ekonomi uzmanlarının söylediklerine, yazdıklarına, çizdiklerine şahit olduk. Şimdi de, ciddi bir ekonomik kriz depremi tüm dünyayı etkiledi, etkisi ülkemize kadar geldi ve dayandı. Hemen hemen her gün çok sayıda ekonomi uzmanının söylediklerine, yazdıklarına ve çizdiklerine şahit oluyoruz. 

 

Ben ekonomi uzmanı değilim ancak, mesleğim gereği her gün yatırımcılar, tüccarlar, işçiler ve tüketiciler ile birlikteyim. Tüm bunların yanı sıra bir vatandaş olarak “bu çorbada tuzum olsun” istedim ve bu yazıyı kaleme aldım.

 

2. Maliye Politikası ve Mali Disiplin

 

Neredeyse tüm dünyayı saran ve ülkemizi de son üç aydır ciddi bir şekilde etkisi altına alan ve etkisini daha ne kadar sürdüreceği bilinmeyen ekonomik krize yönelik son zamanlarda uzmanların en çok tartıştığı konuların başında “maliye politikası” ve “mali disiplin” gelmektedir. Doğrusu ben de bu iki kavramı çok önemsiyorum. Bundan hareketle, öncellikle bu iki kavramı biraz açmak gereğini duyuyorum.

 

Mali disiplin; kamu gelirleri ve kamu giderlerinin birbirine denk olmasını ifade etmektedir. Burada anlatılmak istenen, bütçe gelir ve giderlerinin birbirine denk olması dışında sosyal güvenlik kuruluşları, yerel yönetimler, fonlar, döner sermaye ve KİT’lerin bütçelerini de içine alan tüm kamu gelir ve giderlerinin de denk olmasıdır.

 

Şüphesiz mali disiplinsizliğin farklı nedenleri vardır. Mali disiplin ve disiplinsizliğin tarihsel gelişimi dünyanın birçok ülkesinde aynı seviyelerde seyretmiş olup, ülkemizdeki durum da dünyadaki birçok ülkesindeki gelişmelerden çok farklı olmamıştır. Ülkemizde mali politikaların tarihsel gelişimi özetle; durgunluk dönemlerinde artırılan kamu harcamalarının ekonomik canlanma ile birlikte kısılmadığı ve bu dönemlerde azalan vergi gelirlerinin, vergi oranları artırılarak ve yeni vergiler konularak giderilmeye çalışıldığı gözlenmiştir. Bu sürecin temel sebebi politiktir. Seçim öncesinde oylarını arttırmak kaygısıyla vergi oranlarını indirip kamu harcamalarını artıran siyasi iktidarlar, seçim sonrasında artan kamu açıklarını finanse etmek için vergi oranlarını tekrar artırmaya başlamışlardır. [1]

 

Maliye politikası;  devletin, ekonomik ve sosyal amaçlara ulaşılmasını sağlamak üzere, vergi alma ve harcama yapmak suretiyle ekonomik yaşama yaptığı müdahalelerdir. Maliye politikasının uygulanmasındaki temel unsurlar; 

 

·          Devlet Harcamaları

·          Devlet Borçları

·          Vergiler

olmak üzere üç önemli başlıkta toplanmakla birlikte;

·          Gelir dağılımını etkileyen politikalar,

·          Yatırım harcamalarında izlenen politikalar,

·          Sosyal amaçlı harcamalarda izlenen politikalar

 

olmak üzere devlet harcamaları da üç önemli başlık olarak öne çıkmaktadır.  

 

Ülkemizde mali disiplinsizliğin önemli boyutlarda olduğu görülmekte ve kabul edilmektedir. Bu konuda önemli bir kesim, yıllardır ortak sorunu ortak dil ile ifade etmektedirler. Ancak, kalıcı ve uygulanabilir çözümlerin hayata geçirilmesi noktasında farklı uygulamalar ve görüşler günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Ortak dil ve ortak sorun ise, kamu gelir ve giderlerinin disiplin altına alınmasıdır.

 

Kamu maliyesinde kalıcı iyileşme sağlanmadan “ekonomik kalıcı iyileşme” sağlanamaz. Türkiye’nin ekonomide istikrarı sağlayabilmesi için mutlaka “kamu finansman” sorununu çözmelidir. Bunun yolu da kamu giderlerini en sağlam kaynak olan vergilerle finanse etmekten geçiyor. Bundan hareketle, Türk Vergi Sisteminin yeniden ele alınarak köklü ve radikal değişiklikler ile, adil ve uygulanabilir bir vergi sistemi uygulamaktır.

  

3. Uzmanların Görüşü

 

Yazarlar, çizerler ve akademisyenler içerisinde çok önemsediğim ve tespitlerine katıldığım Prof. Salih NEFTÇİ, İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Yönetmeni Şant MANUKYAN ve Amerikalı Prof. Paul KRUGMAN’ ın konu ile ilgili bazı tespitlerini belirtmeden geçemeyeceğim.   

 

Prof. Salih NEFTÇİ’ye göre; Yüzyılın krizi yaşanıyor ve 1950 sonrası dünya ekonomisi de en ağır süreçten geçiyor”.


Şant MANUKYAN da Prof. Salih NEFTÇİ ile aynı fikirde; “Evet büyük bir kriz ve deflasyon geliyor. 1929 krizi tarzı deflasyona gidiyoruz diyen Manukyan, son günlerde petrolde yaşanan düşüş ve doların değer kazanmasını piyasaların sevinçle karşıladığını belirterek, şu tespitlerde bulunuyor: “İşler kötüye gittiği için dolar değerleniyor. Bilinçli olarak iyimser hava pompalanıyor. Manukyan, 2009-2010 yılında ekonomik şartların çok daha ağırlaşacağını vurguluyor, krizin ABD kaynaklı olmadığını söyleyen Manukyan, olimpiyatlarla yeniden dikkatleri üzerine çeken Çin’de de durumun çok da iyi olmadığını belirtiyor. Manukyan, global ekonomiyi etkisi altına alacak krizi ve piyasaları etkisi altına alacak riskleri şöyle tarif ediyor; “Dünya ekonomisi finans ve sanayi olarak ikiye bölünmüş durumda. Londra ve New York finansın merkezi. Çin ve bazı Asya ülkeleri de üretim merkezi. Finans cephesinde sıkıntı yaşanıyor. İnsanlar işsiz kalıyor, tüketim azalıyor ve ekonomiler yavaşlıyor. Dağa taşa fabrika yapan Çin ise ürettiğini bu ülkelere satıyor. Şimdi bu ülkelerde ekonomi daralır, insanlar işsiz kalırsa Çin ürünlerini kime satabilir? O zaman Çin’de de sorunlar başlar, ekonomi yavaşlar ve insanlar işsiz kalır, ve mal fiyatları düşer.
[2]

 

Yazımızı, Amerika’lı ünlü ekonomist-yazar Prof. Paul KRUGMAN’ ın bir yorumu ile sürdürelim. “Bir otoyol üzerinde kısa süre önce olağanüstü sayıda kazaya sahne olan bir yer düşünün. Müfettişler her bir kazanın nedenini yakından incelemiş ve hemen hemen her vakada kazaya neden olan bazı faktörler bulunduğunu saptamıştır; şoför fazlasıyla içkilidir, lastikler kabaktır, kaygan zeminde yanlış hareket etmiştir. vb. Müfettişler yolda herhangi bir bozukluk olmadığı, sorunun sürücülerde olduğu sonucuna varırlar. Bundan iki sonuç çıkmaktadır. Birincisi, neredeyse her sürücü yada araba dikkatle incelenliğinde bir biçimde kusurlu çıkar; bu kazaları yapan sürücüler ortalamadan daha mı kötü durumdadır? İkincisi, alışılmadık düzeyde kötü sürücüler olsalar bile bu, yolun durumunu affettirmez; iyi sürücülerin herhangi bir yolda kaza yapma olasılıkları daha düşüktür, ama iyi yollar sürücülerin mükemmel olmasını gerektirmez” [3]

 

4. Değerlendirme ve Önerilerimiz;

 

Ancak, Türkiye’nin mevcut ekonomik durumu; Prof. KRUGMAN’ nın tanımladığı gibi, “Bunalım Ekonomisi” süreçlerini aşmış, dünyaya daha fazla açılmış, daha dinamik ve üretken bir ivme almış bulunmakta iken, yeni bir global krizi dalgası ile karşı karşıya gelmiş bulunmaktadır. Bu krizi kısa vadede hasarsız atlatabilmek mümkün gözükmemekle birlikte, pes etmemek gerekir. Yeter ki mevcut kaynaklar çok iyi kullanılabilsin. Bu da genel anlamda; iyimserlik havasının devam ettirilmesine, güçlü ve istikrarlı hükümetlerin gücünü ve istikrarını ortaya koyarak bazı somut adımların atılmasına ve bunun toplumda hissedilmesine bağlıdır. İyimserlik havasının devam ettirilmesi ve olumlu bir sonuç alınabilmesi, ülke vatandaşlarının da ülkenin kalkınması için gösterecekleri fedakarlıklarına, çalışkanlıklarına ve üretkenliklerine de bağlıdır. [4]

 

Genel anlamda iyimserlik havasının devam ettirilmesi; güçlü ve istikrarlı hükümetlerin gücünü ve istikrarını ortaya koymasına ve vatandaşların da ülkenin kalkınması için fedakarca çalışmalarına bağlıdır. İyimserlik havası ile birlikte bazı istikrarlı adımların atılması, var olan psikolojik ve spekülatif yaklaşımları da ortadan kaldırır.

 

Bize göre;

 

·          6183 sayılı kanun kapsamındaki amme alacaklarına (kamu alacakları) uygulanan aylık %2,5 oranındaki gecikme faizi çok yüksek olup, bunun günün koşullarına uyarlanarak aylık %2 ye çekilmesi, buna bağlı olarak aylık %2 olarak uygulanmakta olan tecil faizinin de %1 e çekilmesi sağlanmalıdır.

 

·          Mali disiplinin bozulmasını önleyecek yeni maliye politikaları geliştirilerek, zor durumda olan vergi mükellefleri için en az altı ay süre ile vergi ertelemesi getirilmelidir. Bu ertelemeye %1 gibi düşük oranda tecil faizi uygulanmalıdır.   

 

·          Kamu harcamalarında, fazla kısıtlama politikasından vazgeçilerek harcamaların bir disiplin içerisinde yapılarak piyasaya canlılık getirilmeli. Kamu harcamalarını kısmaya devam edilecek ise, var olan vergi politikaları geliştirilerek verginin tabana yayılması sağlanmalı ve en önemli vergilerden olan KDV nin genel oranın (%18) üç puan indirilerek genel KDV oranının %15’e çekilmesi sağlanmalıdır. 

 

·          Piyasalarda, her geçen gün şiddetini artırarak devam eden talep daralmasını önlemek veya piyasaya canlılık ve moral getirmek amacıyla bazı sosyal amaçlı vergisel teşvikler getirilmeli. Örneğin; her tür harcamalar sırasında para-puan gibi vergi iadeleri verilmeli, vergi mevzuatına göre gider kabul edilmeyen harcamaların vergi mükelleflerince ticari işletmelerinde belli oranlarda gider yazılabilmesi imkanı getirilmelidir.     

 

·          Reel sektörün finansman sıkıntısına bir nebze çözüm olabilecek; ihracatçıların gerçekleşmiş KDV İadesi  alacaklarının vergi dairelerinden alınması konusunun tekrar gözden geçirilerek bu konuda yaşanan sıkıntı ve şikayetlerin giderilmesi sağlanmalıdır. Öte yandan, başta yatırımcı ve stoklu çalışan işletmelerin sonraki dönemlere devreden önemli tutardaki Devreden KDV lerin belli oran veya ölçülerde, Maliye Bakanlığı inceleme elemanları veya Yeminli Mali Müşavirler tarafından düzenlenecek raporlar ile kendilerine iade edilmeli veya vergi borçlarına mahsup imkanı getirilmelidir. 

 

·          Finans sektörünün disiplinin bozulmasını önleyecek yeni finans politikaları (kaynaklar) geliştirilerek, zor durumda olan kredi borçluları için makul faiz oranlarıyla borçların yeniden yapılandırılması sağlanmalı.

 

·          Bilançoları bozulmamış kredi borçlusu olan işletmelerin üzerindeki banka baskılarına bir an önce son verilmelidir. Özellikle, henüz vadesi gelmemiş borçlar için bunların geri dönüşümünü isteyerek baskı kurulmamalıdır. Bilançoları bozulmuş veya kötü niyetli borçlular için ise, hukuki prosedürlerin dışına çıkılmadan alacak takiplerinin sürdürülmesi sağlanmalıdır.       

 

·          Yatırımcıların, ticari işletmelerin ve tüketicilerin de bundan böyle bütçe alışkanlıklarını geliştirerek, yatırım ve harcama yaparken ayaklarını yorganlarına göre uzatmaları atasözünü hayata geçirmelidirler. Haksız ve kolay kazanç alışkanlıklarından vazgeçerek, kaynaksız borçlanma veya bütçe dışı harcamalardan uzak durmalarını öğrenmelidirler.  

 

·          Hükümetler ve siyasetçiler de, popülist politikalardan vazgeçerek kamu israfını önlemek, gereksiz istihdam yerine gerçek istihdam sahaları açılmasını sağlamak, uzun vadede işsizlik sorununu çözmek ve bürokratik engelleri ortadan kaldırılarak devletin kurumlarının işleyişini daha etkin ve güvenilir hale getirerek, devletin malı deniz …….. atasözünün de hayattın içinden çıkarılmasını sağlamalıdırlar.  

 

·          E-Devlet projesinin bir an önce hayata geçirilerek, yıllardır devam eden klasik ve manuel sistem ile işleyiş ve denetimin daha çağdaş ve teknolojik olarak, başta ekonomik işleyişin kontrol ve denetimi bağlı kuruluşlardan da destek alınarak sağlanmalıdır. Bundan böyle tüm kişilerin vatandaşlık numarasından takip edilerek, her türlü ekonomik değerlerinin izlenmesi, denetlenmesi ve tüm vatandaşın her halükarda yıllık gelir vergisi beyanında bulunmaları sağlanmalıdır.  

 

·          Böylesi olağanüstü zamanlarda, hükümet politikaları gereği iyimserlik havasının yaratılması ve gündemde tutulması doğru ve yerindedir. Ancak, bu politikaların geçerli ve başarılı olabilmesinin şartı; gerçekten olumlu ve somut adımlar atılarak, bürokratik ve siyasi engellerden arındırılmış uygulanabilir teşvik ve desteklerin hayata geçirilmesi ile mümkün olabilecektir. 

 

DİPNOT VE KAYNAKLAR

 

[1] Talha APAK, Mali Disiplin, Vergi İlişkisi ve Bağlı Sorunlar www.alomaliye.com 20 Aralık 2005

[2] Salih Neftçi, Gazi Erçel ve Şant Manukyan, Büyük Kriz Geliyor, Habertürk, 20 Ağustos 2008

[3] Paul KRUGMAN, Bunalım Ekonomisine Geri Dönüş, Literatör Yayınları, 2001

[4] Talha APAK, Türkiye Ekonominse Bir Bakış, www.alomaliye.com 07 Haziran 2004    

   

                                                                                                             

Serbesti Caddesi, Şekerpalas Apt. No: 1/6 Yeşilköy, Bakırköy-İSTANBUL    Tel: 0 212, 662 00 47 (3 Hat)    Faks: 0 212, 573 49 78