.

 

VERGİ TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ (M - Z)

 

TERİMLER

ANLAMI

MAĞDUR

Haksızlığa uğramış. Haksızlık görmüş. Haksız işlem görmüş.

MAHDUD

Sınırlanmış, sınırlı. Az.

MAHİYET

Bir şeyin aslı, içyüzü. Bir şeyin nelerden olduğu, neleri kapsadığı.

MAHSUB

Sayılmış. Hesaplanmış, hesabına geçilmiş, kaydedilmiş.

MAL

Bir kimsenin tasarrufunda bulunan kıymetli ve lüzumlu şeyler. (Varlık, servet, para, ticaret eşyası)

MALİK

Sahib, Malı elinde bulunduran. Bir şeyin tasarrufunu elinde bulunduran.

MALULİYET

Hastalıklı olma, hastalık. Sakatlık.

MA MELEK

Elinde bulunan sahip olduğu şeyler. Nesi var ise. Herşeyi, hepsi. Bir şahsın borç ve alacaklarının hepsi.

MAMÜL

Yapılmış, imal edilmiş, işlenmiş.

MASRAF

Sarfedilen, harcanan. Gider

MATBU

Çoğaltılmış. Basılmış. Kitap veya gazete haline gelmiş.

MAZERET

Elde olmayan suç, kabahat işleme.

MAZUR

Özürlü, özrü olan .

MEBLAĞ

Para, mevcut para miktarı,

MEMUR

Emir ile hareket eden. Emir altında olan. Görevli.

MENFAAT

Fayda, kar. Gelir, ihtiyaç karşılığı olan şey.

MENKUL

Nakledilen, taşınabilen.

MERA

Hayvanların otladığı yer. Kır. Çayırlık.

MER'İ

Uyulan. İcra edilen. hükmü geçen.

MESAİ

Çalışma. İş zamanı. Çalışmalar.

MESKEN

Ev. Oturulacak yer.

MESKÜN

İçinde oturanları olan yer. İnsan bulunan yer.

MESNED

Dayanacak yer, nokta. Dayanak.

MESÜL

Sorumlu. Yaptığı iş ve hareketlerden hesap vermeye mecbur olan.

MEŞRU

Doğru. Yasal, yanlış olmayan.

META

Tüccar malı. Fayda.

MEVCUD

Var olan. Bulunan. Hazır olan.

MEVZUAT

Uygulama halinde olan kanunlar ve kurallar.

MEZAD

Artırma ile yapılan satış.

MEZKUR

Zikri geçen (önceden anılan, bahsi geçen). Zikredilmiş bulunan.

MİRAS

Ölen kimseden akrabalarına ve yakınlarına kalmış olan mal ve mülk, servet.

MİSİL

Benzeri. Eş. Tıpkısı

MİZAN

Terazi. Ölçü. Hesapların doğruluğunu anlamak için yapılan diğer bir hesap şekli.

MUAMELE

Davranma, davranış. İşlem.

MUAYYEN

Belli, kesin olarak belli ve kararlaştırılmış.

MUAVİN

Yardımcı, Yardım eden. Vekil.

MUCİP

Bir şeyin meydana gelmesine sebep olan, Gereken, gerektiren

MUĞLAK

Kapalı, anlaşılması zor olan.

MUHAFAZA

Korumak. Gözetmek. Zarar ve ziyandan sakındırmak.

MUHAMMEN

Tahmin edilen. Ortalama bir değer.

MUHASEBE

Hesaplaşmak. Hesap görmek. Hesap işi ile uğraşmak.

MUHASİB

Hesabeden kişi. Hesap işi ile uğraşan kişi. Muhasebeci

MUHATAB

Söyleyeni dinleyen. Kendisine seslenilen, yönelinilen.

MUHTASAR

Kısa, özet, kısaltılmış.

MUHTELİF

Çeşitli, tek olmayan. Birbirine uymayan.

MUHTEMEL

Olabilir. Olası. Mümkün. Ümit edilir.

MUHTEVA

Bir şeyin içindekiler. Kaplanan, içine alınan. İçindeki şey.

MUKABİL

Karşılık olan. Karşılık. Karşı taraf.

MUKAVELE

Sözleşme. Sözleşmek. Karşılıklı anlaşmak. Sözleşmek. Anlaşmak.

MUKAVEMET

Karşı durmak, dayanmak. karşı koymak.

MUKAYYED

Kayıtlı. Sınırlı. Deftere geçmiş, kaydedilmiş olan. Kayıt altına alınmış.

MUKİM

İkamet eden. Bir yerde devamlı oturan.

MUKTEDİR

Geçlü, kuvvetli, iş gücü yeten.

MUKTEZA

İhtiyaca karşılık istenmiş. İhtiyaç duyulmuş. Lazım olan. İhtiyaca göre istenmiş görüş.

MUNTAZAM

Düzenli. Tertipli. Düzgün sıralanmış. Her şeyin yerli yerinde.

MUNZAM

Eklenilen. İlave edilen. Üste konan, katılan.

MURAHHAS

Devlet veya herhangi bir kuruluş adına, yetkili olarak bir yere bir görev ile gönderilen kimse.

MURAKIB

Teftiş, kontrol eden kimse. İnceleme.

MUSAMAHA

İdare edip kusuru görmezden gelmek.

MURİS

Miras bırakan kimse.

MUTABAKAT

Uygunluk. Uygun olma. Anlaşmaya varma.

MUTAD  (mutat)

Adet, Adet edilen iş, Alışılmış olan. Süreklilik arzeden alışkanlık.

MUTEBER

Saygınlık gören. Beğenilen. İnanılır, güvenilir, hatırı sayılır.

MUTEMED

Kendine güvenilen kimse. Kendisinden zarar gelmeyeceği bilinen kimse.

MUVAFAKAT

İzin vermek. Anlaşmak. Uygunluk. Uymak.

MUVAKKAT

Geçici. Devamlı olmayan. Süreli.

MUVAZAA

Danışıklı dövüş. Gerçekte var olmayan bir durumu varmış gibi göstermek için yapılan anlaşma.

MÜBADELE

Değişme. Bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi.

MÜBAYAA

Satın alma. Pazarlıkla bir şeyin değerini verip alma.

MÜCAVİR

Yakın alan. Yakın çevre. Komşu.

MÜCBİR

Zorlayan. Zor durum.

MÜDAFAA

Savunma.

MÜDAHİL

İçeri, İçine katılan, dahil olan, karışan

MÜDDEİ

Hak iddia eden. İddiada bulunan. Davacı.

MÜDDET

Belirli süre.

MÜESSESE

(Müesses) Kuruluş, kurulmuş inşa edilmiş.

MÜFETTİŞ

Teftiş eden, inceleyen.

MÜFLİS

İflas etmiş. Parasız kalmış. sermayesini kaybetmiş.

MÜHLET

Süre. Bir işi belirli bir zaman için ertelemek, süre vermek.

MÜKELLEF

Bir şeyi yapmaya mecbur olan. Görevli.

MÜKTESEB

Kazınılmış. Elde edilmiş. Sahiplik.

MÜLGA

Kaldırılmış. Ferhedilmiş. Terkedilmiş.

MÜLK

Mal. Yer, Bina, arsa, arazi.

MÜMESSİL

Bir şahsı veya topluluğu temsil eden. Temsilci. Vekil.

MÜNASEBET

İlişki. İki şey arasındaki ilişki. Uygunluk. Alaka.

MÜNFERİT

Tek başına. Tek. Kendi başına.

MÜNFESİH

Fesh olunan. Dağılan. Hükümsüz kalan. Geçersiz kalan.

MÜNDERECAT

İçindekiler, içerik, kapsam.

MÜNHASIR

Yalnız bir şeye ait ve özel olan. Belli sınırlar içerisinde olan. Her yanı çevrili bulunan.

MÜPHEM (MÜBHEM)

İyice belli olmayan. Kesin olarak açık olmayan, belirsiz,

MÜRACAAT

Baş vurmak.  Danışmak. Bir iş için ilgililerle görüşmek.

MÜSADERE

Yasak edilen bir şeyin kanuna göre elden alınması. Kanun gücüyle zor kullanılarak alım.

MÜSECCEL

Kayıtlı. Kayda geçirilmiş. Tescilli.

MÜSTAHSİL

Üretici. Yetiştiren. Meydana getiren, üreten.

MÜSTESNA

Ayrı tutulan. kural dışı bırakılan. Özel işleme tabi tutulan.

MÜSTEŞAR

Danışman. Kendisine iş danışılan.

MÜŞTEKİ

Şikayette bulunan. Şikayetçi.

MÜŞTEMİLAT

(müştemelat) Bir şeyin içine aldığı şeyler. İçerisindeki şeyler. Eklentiler.

MÜŞTEREK

Birlikte. Ortaklaşa.

MÜŞTERİ

Malı parayla alan. Satılan malın alıcısı.

MÜTEADDİD

Birden fazla. Bir çok.

MÜTEAKİB

Sonraki, sonraki gelen, arkasından gelen

MÜTEALLİK

İlgili, alakalı, Biryere bağlı

MÜTEFERRİK

Çeşitli. Kısım kısım. Başka başka. Dağınık.

MÜTEMMİM

Tamamlayan, tamamlayıcı, bitiren.

MÜTERCİM

Tercüme eden. Bir dilden başka bir dile çeviri yapan.

MÜTESELSİL

Birbirini takip eden. Zincirleme. (zincirleme sorumluluk)

MÜTEVELLİ

Bir vakfın idaresine memur edilmiş kimse.

MÜVEKKİL

İşini başkasına verip o işte o kimseyi kendi yerine geçiren, vekil tayin eden.

MÜZAKERE

Bir iş hakkında konuşmak, bir iş için önceden danışıp görüşmek.

MÜZAYEDE

Artırma. Bir şeyi topluluk önünde satışa çıkararak değerini artırma.

NAFAKA

Yiyecek parası, geçim için lazım olan şey. Geçindirmeye mecbur olduğu kimselere veya çocuklarına mahkeme kararıyla verilen geçinme parası.

NAKİT

Hazır para, Bir şeyin bedelini peşin ödeme.

NAKTEN

Para olarak, peşin elden ödeme

NAKDİ

Paraca, peşin para ile, Para ile ilgili.

NAKLİYAT

Taşıma işleri. Taşımacılık.

NAM

İsim, ad. Ün, şan.

NARH

Yiyecek maddelerine belediyenin koymuş olduğu fiyat.

NATIK

Beyan eden, söz eden. Bildiren. Altın ve gümüş gibi olan mal.

NEMA

Faiz. Artmak. Çoğalmak. Gelişme, büyüme, uzamak,  üremek.

NESEB

Sülale, akrabalık, soy.

NEŞRİYAT

Gazete, dergi, kitap, radyo, tv vb. araçlarla yayılmış ve yayımlanmış şeyler.

NETİCE

Son, Sonuç.

NEZARET

Göz altı. Bakmak, seyir.

NEZD

Yan, yakın, yakını (karibi=akrabası, çok yakını)

NİHAİ

Sona ait, son ile ilgili, sonuncu

NİSBİ

Belirli bir ölçüye göre, karşılaştırma ile. Kıyaslama.

NİSBET

Münasebet, yakınlık, bağlılık, ölçü.

ÖRF

İnsanlar arasında güzel görülmüş, devamlı olarak yapılagelmiş olan şeyler. Alışkanlıklar.

ÖZÜR

Sakatlık.

PAY

Hisse.

PERSONEL

Bir işte çalışanların hepsi.

PEŞKEŞ

Başkasının malını başka birine vermek

RAYİÇ

Revaçta olan, güncel, sürümü olan.

RED

Geri çevirmek, geri döndürmek. Kabul etmemek.

REEL

Gerçek, Hakiki, sahici

REHİN

Bir şeyin yerine garanti olarak tutulmuş olan başka bir şey.

REKABET

Kıskanmak. Korumacılık. Başkalarından ileride olmak için çaba sarfetmek. Benzerlerine üstünlük sağlamaya çalışmak.

RESEN

Doğrudan doğruya. Kimseye danışmadan. Kendi başına.

RESMİ

Devlet adına veya devlet tarafından. Ciddi.

REŞİD

Olgun, yetişkin. Akıllı. Kanuni yetkilerini bilen ve kullanabilen.

REY

Oy

RİAYET

Uymak. Tabi olmak. İyi karşılamak.

RÜCHAN

Üstünlük, yükseklik, üstün olma. Diğerlerine karşı öncelik.

RÜCU

Geri dönme. Vazgeçme.

RÜŞVET

Kanuna uygun olmayarak, kanunen bir iş gördürmek amacıyla görevli olan kimseye, yasal olmayan şekilde para ve çeşitli çıkarlar sağlamak

SABİT

Duran, yerinde duran.

SAF

Katışıksız. Berrak, temiz.

SAHTE

Düzme, yapmacık, yalandan, taklit.

SAKAT

Bir tarafı bozuk, eksik veya asla bir işe yaramaz olan. Yanlışlık.

SARAHAT

Açıklık, Meydanda olma. Belli olma.

SARF

Harcama, masraf, gider.

SARİH

Açık, belirli, belirgin, ortada olan.

SARRAF

Kuyumcu, mücevherci, para işleri ile uğraşan.

SECİYE

Huy, karakter.

SEHVEN

Yanlışlıkla, yanılmak suretiyle.

SELAHİYET

Yetki.

SENET

Kuvvetli söz. Tapu. Borç karşılığında verilen ve  ödeme günü ve miktarı belirli olan belge.

SERMAYE

Ana mal. Esas para. Öz varlık.

SERVET

Mal, mülk, zenginlik.

SEYLAB

Taşkın su, sel.

SEYYAR

Bir yerde durmayıp sürekli yer değiştiren.

SİCİL

Kayıt. Resmi evraklarda tutulan kayıtlar. Resmi dairelerde kayıtların tutulduğu bölüm.

SİPARİŞ

Ismarlamak. İstekte bulunmak.

SUİSTİMAL

Kötüye kullanmak. Bir şeyi kendi yararına kullanmak.

SÜKUT

Susma. Konuşmamak.

ŞAHIS

Kimse, Kişi.

ŞAMİL

Kapsam. Kaplayan, kapsayan, İçine alan

ŞERH

Açmak, genişletmek. Açıklamak.

ŞİFAHEN

Sözle, ağızdan. Konuşmak suretiyle, lafla

ŞUBE

Kol, ikinci derecedeki kollar. Bölüm.

ŞÜMUL

Kaplamak. İçine almak. Kapsamak

TAAHHÜT

Bir işin veya şeyin yapılması için söz vermek. üzerine almak. Yüklenmek.

TAAHHÜTNAME

Söz verdiğine ve taahhüt ettiği işle ilgili yazılan yazı.

TAAMMÜDEN

Önceden hazırlanarak. Bile bile,

TABİR

İfade, anlatma, Söz. Anlamı olan söz.

TACİR

Ticaret yapan, ticaretle uğraşan kişi.

TACİZ

Huzursuz kılmak. Rahatsız etmek. Sıkıntı vermek.

TADİL

Aslına zarar vermeden değiştirmek. Değişiklik yapmak.

TAHAKKUK

Gerçekleşmek.

TAHDİD

Sınırlamak. Sınırları belli etmek.

TAHKİK

Doğru olup olmadığını araştırmak. Soruşturmak. İncelemek.

TAHKİKAT

İnceleyerek araştırmak.

TAHKİM

Hakem atamak. Kuvvetlendirmek. Sağlamlaştırmak.

TAHLİYE

Boşaltmak. Boş bırakmak. Serbest bırakmak.

TAHMİL

Yüklemek. Taşıtmak. Bir kimse üzerine bir işi bırakmak.

TAHRİBAT

Yıkmak. Bozmak. Aslını bozmak.

TAHRİF

Harflerin yerini değiştirmek. Bozmak. Kalem kullanarak kendi yararına ve başkasının zararına bir şeyin anlamını değiştirmek.

TAHRİFAT

Bozmalar. kalem karıştırmalar.

TAHSİL

Gelir veya vergi toplamak. Para almak.

TAHSİS

Belli bir amaç için kullanmak. Bir şey veya bir kimse için ayırmak.

TAHSİSAT

Bir kimse veya bir kuruluş için ayrılmış para veya mal.

TAHVİL

Borç senedi. Değiştirmek. Döndürmek.

TAKAS

Vereceğini, alacağına karşılık tutmak suretiyle ödeşmek, sayışmak. Değişmek.

TAKDİR

Kıymet vermek, kıymet tesbit etmek. Değerini, kıymetini anlamak.

TAKSİM

Bölme. Parçalama, parçalara ayırma.

TAKSİR

Kusur, hata, kabahat.

TALİ

İkinci derecede. Sonradan gelen.

TALİB

İstekli. İsteyen.

TALİMAT

Bir iş hakkında hareket tarzını bildiren emirler.

TAMAH

Bir şeye göz dikip bakmak

TANZİM

Sıraya koymak. Sıralamak, Dizmek. Düzenlemek.

TARİK

Terkeden, vazgeçen, bırakan.

TASARRUF

İdareli kullanım. Tutum. Kullanma hakkı, sahip olma.

TASDİK

Doğruluğunu kabul etmek. Bir kararın kanunlara uygun olduğunu kabul edip onaylamak.

TASFİYE

Hesapları kapatmak. Sadeleştirmek. Temizlemek.

TASHİH

Daha iyi ve daha doğru hale getirmek. Düzeltmek.

TASNİF

Sınıflara ayırmak. Sınıflandırmak.

TAZMİN

Kefil olmak. Zarar verdiği kimsenin zarar ve ziyanını ödemek.

TEAMÜL

Olagelen iş. Önceden beri yapılagelen işlemler, ilişkiler.

TEATİ

Karşılıklı olarak alıp vermek.

TEBELLÜĞ

Anlayıp alma.

TEBERRU

Bağış, bir malın karşılıksız olan verilmesi.

TEBLİĞ

Bildirmek. Bildirilen şeyler.

TECİL

Ertelemek. Başka bir zamana bırakmak. Acele etmemek.

TECZİYE

Cezalandırmak.

TEDAVÜL

Elden ele gezme. Doşalışm. Kullanım. Sürüm. Geçerlilik.

TEDİYE

Ödemek. Borcunu vermek.

TEFECİ

El altından yüksek faizle para veren kimse.

TEFTİŞ

Kontrol etmek. İncelemek. İşlerin uygunluğunu denetlemek.

TEHİR

Geciktirmek. Sonraya bırakmak.

TEKABÜL

Karşılıklı olmak. Bir şeyin karşılığı olmak. Yüzleşmek. Karşılık olma.

TEKZİB

Yalanlamak. Yalan olduğunu söylemek.

TELAFİ

Eksik olan bir şeyin yerini doldurmak. Tamamlamak.

TELİF

Bir eser yazmak. Eser hakları.

TEMLİK

Mal sahibi yapmak. Sahip kılmak.

TENZİL

İndirim. İndirmek. Aşağı çekmek. Bir şeyin bir miktarını bir sayıdan çıkarmak.

TERETTÜB

Gerekmek, gereklilik. Lazım gelmek.

TERETTÜD

Kararsızlık. Bir konu hakkında karar veremiyerek şüphede kalmak

TEREKE

Ölen bir kimsenin bıraktığı malların hepsi.

TERFİ

Yükselmek. Yukarı kaldırmak.

TERKİN

Silme, iptal etme. Bozma

TESCİL

Sicile geçirmek. Deftere kaydetmek.

TESELLÜM

Teslim. Verilen bir şeyi alıp kaydetmek, teslim almak.

TESELSÜL

Zincirleme, zincir gibi birbirine bitişik kısımlar olmak.

TEŞEBBÜS

Bir işe girişmek. Bir işi ilk olarak teklif etmek.

TEŞVİK

Yüreklendirmek. Kışkırtmak. Cesaret vermek.

TEVDİAT

Emanetler. Emanet bırakmalar. Güvenli bir yere kıymetli bir şeyi teslim etmek.

TEVDİİ

Bırakmak, vermek. Emanet etmek.

TEVSİK

Belgelendirmek. Sağlamlaştırmak. Yazılı hale getirmek.

TEYİD

Kuvvetlendirmek. Doğrulatmak. Sağlamlaştırmak.

TUTANAK

Mahkeme, meclis gibi yerlerde söylenenlerin olduğu gibi yazılışı. Yazı evrakı. Mevcut durumun yazıyla tesbit altına alınması. Taraflarca yazılarak karşılıklı imzalanan, karşılıklı antlaşmayı bildiren yazı

UHDE

Bir işi üzerine almak. söz vermek. Bir kimsenin üstünde olan iş veya şey.

UMUMİ

Herkese dair. Herkesle ilgili. Genel

ÜCRET

Bir hizmet karşılığı verilen bedel.

ÜSTAD

Bilimde, sanatta ve meslekte üstün olan kimse. Usta

VADE

Süre. Bir iş için önceden belli edilen zaman. Bir işi ertelemek, sonraya bırakmak için olan belli zaman.

VASİ

Bir ölünün vasiyetini yerine getirmeye görevli kimse, Bir yetimin veya akılca zayıf ve hasta olan bir kimsenin malını idare eden kimse.

VASİYET

Bir işi birisine havale etmek. Bir malı veya faydayı ölümden sonrası için bir şahsa veya bir hayır kurumuna bağış yolu ile devretmek.

VAZİFE

Bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş.

VEFAT

Ölüm.

VEKALET

Vekillik. Birisinin adına iş görmek. Yetkiyi başkasına vermek.

VELAYET

Veli olan kimsenin hali.

VERASET

Miras sahibi olma. Ölen bir kimsenin mallarının mirasçılara geçmesi. Mirasçılık. Mirasta hak sahibi olmak.

VESİKA

Evrak. İnanılacak sağlam delil. Senet. Sağlam şey.

VUKU

Oluş. Bir olayın çıkış şekli oluşu

YEKUN

Toptan. Hepsi, Sonuç.

YEVMİYE

Günlük. Gündelik. Günlük hareketleri günü gününe kaydetmeye yarayan defter

ZAYİ

Elden çıkan, kaybolan. Yitik, zarar, ziyan.

ZAYİAT

Zarar ve ziyanlar.

ZİLLİYET

Görünür sahiplik. Koruyucu olma.

ZİLYED

Sahip, sahiplik.

ZİMMET

Sorumluluk.

ZİMNEN

Açıktan olmayarak, dolayısıyla, ima yolu ile

Serbesti Caddesi, Şekerpalas Apt. No: 1/6 Yeşilköy, Bakırköy-İSTANBUL    Tel: 0 212, 662 00 47 (3 Hat)    Faks: 0 212, 573 49 78