ÖNCEKİ
SAYFA
Soru : Finansal kiralama işlemlerinin muhasebeleştirilmesine ilişkin
bilgi verir misiniz ?
Cevap : Finansal
kiralama işlemlerinde kiracının (müşterinin) muhasebe kayıtları sözleşme
imzalandıktan sonra sözleşme ekindeki taksitlendirme tablosu dikkate alınarak
yapılır.
-
İktisadi
kıymetin faiz hariç ana para tutarı 260 – Finansal Kiralama Hakları hesabına,
-
Faiz
ödemelerinin ilk 12 aylık kısmı 302 – Ertelenmiş Finansal Kiralama Borçlanma
Maliyeti Hesabına,
-
Sonraki
12 aylık kısmı 402 – Ertelenmiş Finansal Kiralama Borçlanma Maliyeti Hesabına,
-
Anapara
+ Faiz ödemelerinin ilk 12 aylık kısmı 301 – Finansal Kiralama İşlemlerinden
Borçlar ve sonraki 12 aylık kısmı 401 – Finansal Kiralama İşlemlerinden borçlar
hesabına alınır.
_____________________ / _____________________
260 –
302 –
402 –
301 –
401 –
_____________________ /
_____________________
-
Birinci
taksitin ödenmesinde yapılacak muhasebe kaydı
_____________________ /
_____________________
191 – İndirilecek KDV
301 Finansal Kiralama
İşlemlerinden Borçlar
102 – Bankalar
_____________________ /
_____________________
- Birinci
ay sonunda faiz giderleri kaydı
_____________________ /
_____________________
780 – Finansal Kiralama
Giderleri
302 – Ertelenmiş Borçlar
_____________________ /
_____________________
- Birinci
yıl sonunda yapılacak amortisman kaydı
_____________________ /
_____________________
730 – Genel Üretim
Gideri
268 – Birikmiş Amortisman
_____________________ /
_____________________
Soru : Limited şirket ortağının
vergi borcu sorumluluğu ve hisse devri hakkında bilgi verir misiniz ?
Cevap : Limited
Şirketlerde ortaklar, şirkete koydukları sermaye ile sınırlı olmak üzere
sorumludur. Ancak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un
35’inci maddesi bu kurala bir istisna getirmiştir. Buna göre limited şirket
ortakları, şirketten tahsil imkanı bulunmayan kamu alacağından sermaye payları
oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar. Burada ilk olarak limited şirkete
alacak takibi yapılır ve takip kısmen veya tamamen sonuçsuz kalmışsa şirket
ortağına başvurulur.
Hissenizi devretmeden önce ortağı
bulunduğunuz şirketin vergi dairesine olan borç tutarından da sermaye payınız
oranında sorumlu tutulacağınız tabiidr.
Soru : Kurumlarca verilen eğitim
bursları gider kaydedilir mi ?
Cevap: Gelir Vergisi Kanunu’nun 40.
maddesinin 1 numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame
ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi ticari kazancın tespitinde gider
olarak indirileceği hükme bağlanmıştır. Bu giderlerin başında da ücret
giderleri yer almaktadır.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 61.
maddesinde ücretin tanımı yapıldıktan sonra, evvelce yapılmış veya gelecekte
yapılacak hizmetler karşılığında verilen para ve ayınlarla sağlanan diğer
menfaatlerin de ücret olduğu hükme bağlanmıştır.
Maliye Bakanlığı, özel müesseseler
ve şahıslar hesabına yabancı memleketlerde okutulan veya staj yapan öğrenciler
ile Türkiye’de tahsilde bulunan öğrencilere iaşe, ibate ve tahsil gideri olarak
yapılan ödemelerle öğrencilere verilen bursların, bazı koşulların gerçekleşmesi
halinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin 2 numaralı bendi ve 61.
maddesinin üçüncü fıkrasının 1 bendi hükümleri çerçevesinde genel gider olarak
ticari kazançtan indirilebileceğini kabul etmektedir.
Maliye Bakanlığı özelgelerine göre,
kurumlarca öğrencilere verilen bursların gider olarak kabul edilebilmesi için;
- Bursun işle ilgili olması, yani burs verilen kişilerin
okulu bitirdikten sonra işletmede yükümlülükleri nedeniyle çalışacaklarını
gösteren bir sözleşme düzenlenmesi ve bu durumun her hangi bir inceleme
anında inceleme elemanına kanıtlanması,
- Burs verilecek kişilerin, Türkiye’nin her tarafında
eğitim gören öğrencilerin katılabileceği bir yarışma sınavı sonunda sınavı
kazanan kişilerden olması,
- Verilen burs miktarının işin ehemmiyeti ve genişliği
ile orantılı olması,
Gerekir.
Öte yandan, gelecekteki hizmet
yükümlülüğü nedeniyle yapılan ve ücret niteliğinde bulunan bu ödemeler Gelir
Vergisi Kanunu’nun 28/2. maddesine göre gelir vergisinden istisnadır.
Burs verilecek öğrenci ile
gelecekteki hizmet yükümlülüğünü içeren bir sözleşme düzenlenmemesi halinde,
öğrenciye karşılıksız olarak yapılacak ödemeler, ticari gelirin elde edilmesi
ile ilişkilendirilemeyeceğinden, bağış olarak değerlendirilir. Bu durumda,
verilen bursların kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilmesi mümkün
değildir.
Soru : Malın faturasının düzenlenmesinden sonra
sevk irsaliyesi ile sevki mümkün müdür ?
Cevap : Satışı gerçekleştiği halde teslim
edilmeden faturasının düzenlenmesi mümkündür. Ancak faturada malın daha sonra
sevk edileceğinin belirtilmesi gerekmektedir. (Vergi Usul 173 Sıra Nolu Genel
Tebliği Bölüm C- 1.c )
Soru : Anonim şirket
yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ne zaman sona erer ?
Cevap: Anonim şirketlerde imza yetkisinin
olup olmadığına bakılmaksızın Yönetim Kurulu üyelerinin, üyelik süresince
sorumlulukları bulunmakta olup, bu sorumluluk yönetim kurulu üyeliğinden
ayrılmaları durumunda sona ermektedir.
Kişinin sadece yönetim kurulundan
ayrılıp, şirket ortaklığından ayrılmamış olması durumunda sermaye payı ile
sınırlı olmak üzere sorumluluğu devam eder.
Soru : 5350 sayılı kanun ile
getirilen istihdamı teşvik şartları nelerdir ?
Cevap : Yatırımların ve istihdamın
teşviki’ne ilişkin 5084 sayılı Kanun’da değişiklik yapan 5350 sayılı Kanun’da
G.V. Stopajı ve SSK primlerinin uygulanacağı teşviklerin 30 ve üzeri işçi
çalıştıran işyerlerini kapsadığına göre, 01.04.2005 tarihinden itibaren yeni
işe başlayan ve en az 30 sigortalı çalıştıran Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri
ile 01.04.2005 tarihinden önce işe başlayan ve işçi sayısını asgari 30 kişiye
çıkaran her Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefi bu teşviklerden yararlanır.
31.12.2008 tarihine kadar uygulanmak üzere 01.04.2005 tarihinden itibaren kapsam
dahilindeki 13 il de dahil olmak
üzere 49 ilde işe yeni başlayan
gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin en az 30 işçi çalıştırmak koşuluyla bu işyerlerinde çalıştırdıkları
işçiler ile 01.04.2005 tarihinden önce vermiş oldukları en son aylık prim ve
hizmet belgelerindeki işçi sayısını en az %20
oranında artırmaları ve çalıştırılan toplam işçi sayısının asgari 30 kişiye ulaşması halinde, bu
işyerlerinde çalıştırılan toplam işçi sayısını geçmemek üzere artırdıkları işçi
sayısı ile mevcut işçilerden, artırdıkları işçi sayısının iki katı kadar
işçilerin ücretleri üzerinden hesaplanan gelir vergisinin organize sanayi veya
endüstri bölgelerinde kurulu iş yerleri için tamamı, diğer yerlerdeki iş yerleri için %80’i, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden
vergiden terkin edilecektir.
Teşvikten yararlanmaya başlanmasından sonra işçi çıkarılması
nedeniyle işçi sayısında azalma olması halinde, terkin edilecek vergi tutarının
tespitinde, % 20 oranında istihdam artışı şartı gerçekleştirilmiş olmak
kaydıyla kalan işçi sayısı dikkate alınacaktır. İşten çıkarılan işçinin Kanun
kapsamında olmayan eski işçiler olması halinde, terkin edilecek vergi tutarının
hesaplanmasında Kanun kapsamında olan işçilerden hangisinin dikkate
alınmayacağına mükellef serbestçe karar verecektir. Öte yandan, işçi
sayısındaki azalma sonucu işyerindeki işçi sayısının 30 işçinin altına
düşmesi halinde o işyerinde işçi sayısı yeniden 30 işçiye ulaşmadıkça teşvik
uygulanmayacaktır.
5350 sayılı Kanunla
yapılan değişiklik öncesinde yeni faaliyete başlanılması için esas alınan
01.10.2003 tarihi anılan Kanun ile 01.04.2005 tarihi olarak değiştirilmiştir.
Buna göre yeni işe başlamaktan maksat, 01.04.2005 tarihinden sonra Kanun
kapsamındaki illerde gelir veya kurumlar vergisi açısından ilk kez
mükellefiyet tesisi veya yeni bir işyerinin kurulmasıdır
Yasa kapsamındaki illerde yeni kurulacak işyerlerinde 30 işçi ve 01.04.2005 tarihinden önce işe başlayanların ise işçi sayısını en
az %20 artırmaları ve çalıştırılan
toplam işçi sayısının asgari 30
kişiye ulaşması vergi teşviğinde olduğu gibi sigorta primi işveren hissesi için
de geçerlidir.
a) 01.04.2005
tarihinden itibaren yeni işe başlayan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin
en az 30 işçi çalıştırmaları koşuluyla bu iş yerlerinde çalıştırdıkları
işçilerin,
b)
01.04.2005
tarihinden önce işe başlamış olan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin
işçi sayısını en az yüzde yirmi oranında artırmaları ve çalıştırılan toplam
işçi sayısının asgari 30 kişiye ulaşması halinde bu iş yerinde çalıştırılan
toplam işçi sayısını geçmemek üzere artırdıkları işçi sayısı ile mevcut
işçilerden artırdıkları işçi sayısının 2 katı kadar işçinin,
ücretleri üzerinden hesaplanan Gelir
Vergisi ile prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin
hissesinin organize sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu iş yerleri için
tamamı, diğer yerlerdeki iş yerleri için yüzde sekseni hazinece karşılanır
hükmü yer almaktadır.
Soru : Leasing (Finansal
Kiralama) İşlemlerinde KDV oranı ve KDV iadesi hakkında bilgi verir misiniz ?
Cevap : Türkiye’deki bir finansal kiralama
şirketinin yurt dışından, Finansal Kiralama Kanunu kapsamında kiralamak
amacıyla mal satın alması durumunda uygulanacak KDV oranı, yurt içindeki bir
firmanın finansal kiralama şirketine mal tesliminde uygulanacak oranların
aynısı olacaktır.
Finansal Kiralama Kanunu
çerçevesinde yurt dışından kiralama yapıldığında, düşük oranlı KDV
uygulanabilmesi için ya yurt dışındaki firmanın ya da Türkiye’deki firmanın,
finansal kiralama şirketi olması şartı aranılır. Eğer bu şart gerçekleşmemişse
indirimli KDV oranı uygulamak mümkün değildir. Örneğin Türkiye’de faaliyette
bulunan bir firma ihtiyaç duyduğu makinayı yurt dışındaki üreticisinden
finansal kiralama yoluyla da edinmiş olsa bu işlemlere indirimli oranda katma
değer vergisi uygulanmaz, çünkü taraflardan ikisi de finansal kiralama şirketi
değildir.
5035 sayılı Kanunla KDV Kanunu’nun
29/2. maddesinde yapılan ve 01.01.2004 tarihinden itibaren yürürlüğe giren
değişiklik ile, indirimli orana (%1, %8) tabi teslim ve hizmetlerle ilgili
olup, teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve
tutarı Bakanlar Kurulu’nca tespit edilecek sınırı aşan KDV’nin bu mükelleflerin
vergi ve sosyal sigorta prim borçları ile genel ve katma bütçeli idareler ile
belediyelere olan borçlarına ya da döner sermayeli işletmeler ile sermayesinin
%51’i veya daha fazlası kamuya ait olan veya özelleştirme kapsamında bulunan
işletmelerden temin ettikleri mal ve hizmet bedellerine ilişkin borçlarına
mahsuben ödenmesi, bu şekilde yılı içinde mahsuben iade edilemeyen verginin ise
nakden iade edilmesi öngörülmüştür.
Soru : İhraç kaydıyla satılan malların muhasebe
kaydı nasıl olmalıdır ?
Cevap : İmalatçı ( A ) A.Ş. Mayıs ayında
ihracatçı ( B )’ye ihraç kaydıyla vadeli 10 Bin YTL + KDV tutarında mal teslim
etmiştir. İmalatçının Mayıs ayı diğer verileri ise şu şekildedir: Yurtiçi
satışlara ait hesaplanan KDV 1.000 YTL., indirilecek KDV 1.200 YTL’dir.
İmalatçı (A)’nın Mayıs ayı KDV beyannamesine göre 1.600 YTL’lik ödenecek KDV’si
çıkmış, bu tutar da tecil edilmiştir.
İhraç kaydıyla satışın yapıldığı
tarihte yapılacak kayıt
İmalatçının kaydı
_____________________ /
_____________________
136 DİĞER ÇEŞİTLİ ALACAKLAR 1.800 YTL
- Vergi
Dairesinden Tecil Edilebilir KDV
120 ALICILAR 10.000 YTL
601 YURTDIŞI
SATIŞLAR 10.000
YTL
- İhraç
Kayıtlı Satışlar
391 HESAPLANAN KDV 1.800 YTL
%18 Hesaplanan
KDV
_____________________ /
_____________________
İhracatçının Kaydı
_____________________ / _____________________
153 TİCARİ MALLAR 10.000
YTL
- İhraç Kaydıyla Alınan Mallar
320 SATICILAR 10.000
YTL.
_____________________ /
_____________________
Ay Sonunda İmalatçının KDV Tahakkuk Kaydı
_____________________ /
_____________________
391 HESAPLANAN KDV 2.800 YTL
191 İNDİRİLECEK KDV 1.200 YTL.
360 ÖDENECEK VERGİ
VE FONLAR 1.600 YTL
_____________________ /
_____________________
360 ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR 1.600 YTL
- Ödenmesi Gereken KDV
392 DİĞER KDV
1.600 YTL.
- Tecil Edilecek KDV
Ödenmesi Gereken
KDV’nin tecil edilmesi
_____________________ /
_____________________
İhracat Süresinde Gerçekleştirilirse
_____________________ /
_____________________
136 DİĞER ÇEŞİTLİ ALACAKLAR 200 YTL.
- Alınacak KDV İadesi
392 DİĞER KDV
1.600 YTL.
- Tecil Edilecek KDV
136 DİĞER ÇEŞİTLİ
ALACAKLAR 1.800 YTL.
- Vergi
Dairesinden Tecil Edilebilir KDV
Tecil Edile Verginin Terkin Edilmesi
_____________________ / _____________________
Soru : İhraç kaydıyla satılan malların iadesi
nasıl olmalıdır ?
Cevap: İhraç kaydıyla imalatçılardan alınan
malların bir kısmının ihraç edilememesi ve ihraç edilemeyen bu malların
imalatçılara iade edilmesi halinde ihracatçılar, imalatçılara iade edilen
mallara ait fatura düzenleyecekler ve bu faturada katma değer vergisini
göstereceklerdir. Bu vergi malın iade edildiği dönem beyannamesinde hesaplanan
vergi olarak beyan edilecektir. Ayrıca, alış faturasında gösterilen ancak,
ihracatçı tarafından ödenmeyen KDV’nin
iade edilen mala ait olan kısmı, bu vergilendirme döneminde indirilecek vergi
olarak gösterilecektir.
Aynı malı ihracatçı firmaya ihraç
kaydıyla vermeniz durumunda faturanın ihraç kaydıyla teslimlere ilişkin
hükümlere göre düzenleneceği tabiidir.
Geçmiş seneye ait teslimatlarınızla
ilgili iadeler, ilgili dönemde satılan mal maliyeti hesabına kaydedilip ilgili
stok hesaplarından çıkarıldığından yeni yılda iade gelen malın sadece stok
hesaplarına alınması gerekir.
İhraç kayıtlı teslimlere ilişkin
iade alınacak KDV ihracatı gerçekleşen ve geri gelmeyen mallara isabet eden KDV
olduğuna göre gerekli düzeltmelerin beyannameler üzerinde yapılarak ilgili
dönemlere ilişkin düzeltme beyannameleri verilmelidir.
Soru : İhraç kayıtlı satışın 90
gün içerisinde ihraç edilmesi şart mıdır ?
Cevap : Bilindiği
gibi 3065/11-C-Md. kapsamında imalatçılar tarafından ihraç edilmek şartıyla
ihracatçılara teslim edilen malların ihracatçıya teslim tarihini takip eden ay
başından itibaren 3 ay içinde ihraç edilmesi halinde, tecil edilen vergi terkin
olunur. İhracatın bu süre içerisinde gerçekleştirilememesi halinde tecil olunan
vergi tahakkuk ettirildiği tarihten itibaren 6183 sayılı AATUH Kanununun
51’inci md. ne göre belirlenen gecikme zammıyla birlikte tahsil olunur.
Yukarıda yazılı hükümler
doğrultusunda (mücbir bir sebep yoksa) süresinde ihraç edilemeyen mallara
ilişkin vergi, gecikme zammı ile birlikte vergi dairesince muhakkak tahsil
edilecektir.
Sonuç olarak siz ancak süresinde
ihracatı gerçekleşen malların KDV iadesini alabilirsiniz. İhracatı süresinde
gerçekleşmeyen malların KDV’sini ise gecikme zammı ile birlikte ödemeniz
gerekecektir.
Soru : Ulusal güvenlik amaçlı teslim ve
hizmetlere ilişkin istisnanın şartları nelerdir ?
Cevap : Ulusal Güvenlik Amaçlı Teslim ve
Hizmetlere İlişkin İstisna Uygulamaları 3065 sayılı KDV Kanunu’nun 93 seri
no.lu Genel Tebliği ile yeniden düzenlenmiştir.
- İstisna, bu tebliğde belirtilen
mal ve hizmetlerin;
-
Milli
Savunma Bakanlığı
-
Jandarma
Genel Komutanlığı
-
Sahil
Güvenlik Komutanlığı
-
Savunma
Sanayi Müsteşarlığı
-
Milli
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı
-
Emniyet
Genel Müdürlüğü ve
-
Gümrük
Muhafaza Genel Müdürlüğü’ne
teslim ve ifasında
uygulanabilecektir.
- İstisna kapsamına giren mal ve
hizmetler;
Uçak, helikopter, gemi, denizaltı,
tank, panzer, zırhlı personel taşıyıcı, roket, füze ve benzeri araçlar, silah,
mühimmat, silah malzeme, teçhizat ve sistemleri ile bunların araştırma –
geliştirme, yazılım, üretim, montaj, yedek parça, bakım – onarım ve
modernizasyona ilişkin teslim ve hizmetler olarak sıralanmıştır.
- İstisna kapsamında mal teslimi ve
hizmet ifasında bulunacak mükelleflerin bu işlemlerle ilgili mal ve hizmet
alışları dolayısıyla satıcılara ödedikleri vergiler, mükellefin talebine göre
vergilendirme dönemleri itibariyle nakden veya mahsuben iade edilecektir.
Teslim edeceğiniz malın (Bilgisayar)
istisna kapsamında sayılı mal olup olmadığı bilgisi malı teslim edeceğiniz
kurumda mevcut olmalıdır.
İade işlemleri fazla ayrıntılı
olduğu için burada yazamayacağız. Malı teslim edeceğiniz kurum sizi bu konuda
yönlendirebilir.
Soru : Konsinye satış işleminde irsaliye ve
fatura düzenlenmeli midir ?
Cevap: Konsinyeciye mal sevkedilmesi
halinde sevk irsaliyesi düzenlenmesi gerekir (V.U.K. 230/5) Bu irsaliyede malın
konsinye suretiyle satılmak üzere gönderildiği belirtilmelidir. Ancak, burada
fatura düzenlenmesine ilişkin 7 günlük süre, malın konsinyeciye gönderildiği tarih değil, malın konsinyeci
tarafından satıldığı tarihten itibaren geçerli olacaktır. Malı satın alan adına
fatura düzenlendiğinde bu faturada söz konusu irsaliyenin numarası ve malın
konsinyeci tarafından satıldığı tarih (irsaliye tarihi değil) belirtilecektir.
Soru : Aleyhe oluşan kur farklarında fatura
düzenlenmeli midir, KDV hesaplanmalı mıdır ?
Cevap : 05.05.2004 tarihinde yayımlanan 14
no.lu Katma Değer Vergisi Sirküleri ile Yurt içi Dövize Endeksli Teslimlerde
Aleyhe Oluşan Kur Farklarının Vergilendirilmesi ile ilgili olmak üzere “Teslime
konu mal yurt içinde katma değer vergisi uygulanmak suretiyle satın alınmışsa
malı satın alan mükellef tarafından düzenlenecek faturada;
- Katma
değer vergisi dahil toplam bedelin dövize endeksli olarak belirlenmesi
durumunda vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi
arasında ortaya çıkan aleyhe kur farklarına ait katma değer vergisinin, kur
farkı bedeline iç yüzde oranı uygulanmak suretiyle,
-
Dövize
endeksli toplam bedele katma değer vergisinin dahil edilmemesi durumunda
vergiyi doğuran olay ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farkları
üzerinden katma değer vergisi hesaplanarak,
ilgili dönemde her iki mükellef
tarafından genel usul ve esaslar çerçevesinde işlem yapılacaktır.” Hükmü
getirilmiştir. Yukarıda açıklanan hüküm doğrultusunda aleyhe oluşan kur farkı
için fatura düzenlemesi yerindedir.
Soru : Nev’i değişikliğinde
yeni sermaye nasıl tespit edilir ?
Cevap: Ticaret Kanunumuzda 152’nci madde
dışında, dönüşüme ilişkin olarak genel bir hüküm ön görülmemiştir. T.T.K.’nun
152’nci maddesine göre; “Bir ticaret
şirketinin diğer bir ticaret şirketi nev’ine çevrilmesi kanunda aksine hüküm
olmadıkça yeni nev’e ait kuruluş merasimine tabidir. Böylece yeni nev’e
çevrilen şirket eskisinin devamıdır.” Denilmektedir.
Buna göre, uygulamada eski şirket
yeni şekle ait kuruluş merasimini gerçekleştirerek, yeni şekle
dönüşebilmektedir.
Limited şirketin özvarlığı, anonim
şirkete ayni sermaye olarak konulacağı için (bu hususda her hangi bir kanuni
düzenlemeye rastlanılmamaktadır), özvarlığın ilgili mahkemece tayin edilecek
bilirkişilerce tespit edilmesi gerekmektedir.
Konu hakkında farklı
görüşler ortaya ortaya konulmakta ve uygulanmaktadır. Şöyleki;
1.Görüş: Nev'i değişikliği nedeniyle
mahkemelerce tayin edilecek bilirkişilerin tespit ettiği "öz varlık"
tamamıyle yeni şirketin kuruluş sermayesi olup, tamamı ayni sermaye
hükmündedir ve 2 yıl geçmedikçe (Md.404) devri mümkün değildir.
2. Görüş: Nev'i değişikliği
nedeniyle mahkemelerce tayin edilecek bilirkişilerin tespit ettiği "öz
varlık"
kısmen nakdi, kısmen ayni, kısmen de
iç kaynaklardan karşılanan sermaye olarak yeni şirketin sermayesi olup,
işlemlerinde buna göre yapılması gerekmektedir. (Buradaki; nakit ve ayni
tutarlar eski sermaye yapısından gelen miktar olup, iç kaynaklardan sağlanan
ise tespit edilen öz varlık ile eski sermaye arasındaki farktır.)
3. Görüş: Nev'i değişikliği
nedeniyle mahkemelerce tayin edilecek bilirkişilerin tespit ettiği öz
varlık ile eski sermaye arasındaki farkın ayni sermaye, eski tutarın
ise nakdi sermaye olarak dikkate alınması gerekmektedir.
Dikkat edileceği gibi, konu hakkında farklı görüşle r
ve bunun beraberinde getirdiği farklı uygulamalar (tescil evrakları ve muhasebe
kayıtları) bulunmaktadır.
Bana göre en sağlıklı (çok net
olmamakla beraber) görüş 1. Görüş olmalıdır. Çünkü, nev'i değişikliğinde bütün
muhasebe işlemleri aynen kaldığı yerden devam etmektedir. Sadece sermaye kaydı
son durum öz varlık tutarına uyarlanmalıdır)
Soru : İndirimli orana tabi
yıllık KDV iadesinde sınır va rmıdır ?
Cevap : 3065 sayılı KDV Kanunu^nun
29/2.maddesi kapsamında % 1 ve % 8 KDV oranına tabi teslim ve hizmetler
nedeniyle yüklenilip aylık vergilendirme dönemleri itibariyle indirilemeyen ve
tutarı her yıl Bakanlar Kurulu’nca tespit edilecek sınırı aşan KDV’nin
mükelleflere iadesi hakkı tanınmış bulunmaktadır.
Buna göre;
2003 yılı için
belirlenen sınır : 8,200 YTL,
2004 yılı için belirlenen sınır : 9,100 YTL.
2005 yılı için belirlenen sınır :10.000.-YTL. ( KDV Genel Tebliği Seri No.98)
olarak uygulanmaktadır. Limitleri aşmayıp iadesi yapılamayan
vergi, sonraki dönemlerde indirim konusu yapılmak üzere devredilecektir. Devredilen
bu tutarın takip eden yıla ait iade edilecek KDV tutarının hesaplanmasına dahil
edilmek suretiyle iadeye konu edilmesi mümkündür.
Buna göre,
indirimli katma değer vergisi oranına tabi işlemler kapsamında yapılacak iade
talebinin, ilgili yıl için tespit edilmiş alt limiti geçmesi yeterlidir.
Örneğin, 2005 yılında indirimli orana tabi işlemler nedeniyle yüklenilen ve
indirimle giderilemeyen vergiler toplamı 18.000.-YTL. olan bir mükellefe, bu
yıla ait 10.000.-YTL. sınır dikkate alınarak 8.000.-YTL. nin iadesi
yapılabilecektir. 2005 yılına ait
10,000 YTL’lik alt sınıra geçmiş yıllar için tespit edilmiş bulunan tutarlar
eklenmeyecektir.
Soru : Kapıcı
ücretlerinde damga vergisi kesintisi yapılırmı, nereye nasıl ödenir ?
Cevap : Apartman yönetimince apartman
görevlilerine yapılan ücret ödemelerine ilişkin damga vergisinin her ay yerine,
(Ocak – Haziran) ve (Temmuz – Aralık) olmak üzere, altı aylık ücrete ilişkin
damga vergisinin hesaplanarak, beyannamede belirtilmek suretiyle, dönem başında
peşin olarak damga vergisi beyannamesi ile bulunduğunuz ildeki süreksiz
yükümlülüklerle ilgili iş ve işlemleri yürüten vergi dairelerine beyan edilip
ödenecektir.
Soru : Tevkif edilen KDV hangi koşullarda iade
alınabilir ?
Cevap : KDV Kanunu’nun 9. maddesinde
gerekli görülen hallerde vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla
vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinde Sorumlu tutulmuştur.
Vergi Hukukuna göre sorumlu vergiyi mükellefin nam ve hesabına hazineye ödeyen
kişidir. KDV de asıl mükellef vergiye tabi malı tüketen, hizmetten yararlanan
tüketicilerdir. Vergi mükellefinin rolü KDV’nin tüketiciden tahsil edilip
hazineye yatırılmasına aracılık etmektir. Bu düzenleme ile kayıt dışı
ekonominin önlenmesi ve piyasada vergisiz oluşan malların vergi kapsamına
alınması amaçlanmaktadır.
Tevkifat uygulaması ile, mükelleflerin KDV indirim hakları;
tevkifat oranı ve tutarı kadar sınırlandırılmaktadır. Dolayısıyla, yapılacak iade
miktarının da ancak tevkif edilen KDV tutarı kadar olması gerekir. Diğer bir
ifade ile; iadenin mantığı, alıcının tevkif ettiği KDV tutarı kadar satıcının
indirim hakkının kısıtlandığıdır. KDV iadesi doğabilmesi için, öncelikle
mükellefin ilgili dönem KDV beyannamesine göre yüklenilen KDV’yi indirememiş
olması gerekir. Beyannamede ödenecek KDV çıktığı durumda, mükellef yüklendiği
KDV’yi indirimle telafi etmiş olduğundan, iade söz konusu olmayacaktır.
İndirilecek KDV hesaplanan KDV’yi diğer bir ifade ile
ödenecek KDV’yi azaltan bir unsurdur. Hesaplanan KDV’nin indirilecek KDV’den
fazla olması ödenmesi gereken KDV’yi, aksine indirilecek KDV’nin hesaplanan
KDV’den fazla olması ise devreden KDV’yi oluşturmaktadır. İade işlemi, ancak
devreden KDV olması halinde gerçekleşeceğine göre indirilecek KDV’nin iade
işlemi ile bağlantısı bu şekilde açıklanabilir.
LİMİTED ŞİRKETLERE İLİŞKİN 40 SORU 40
CEVAP
Soru 1:Limited şirketlerde unvan olarak yazılamayacak ibareler
nelerdir?
Cevap :Limited ortaklığın ticaret
ünvanında, ortaklığın “amaç ve konusu” ile “limited şirket” sözcükleri
bulunmalıdır. Ortaklık ünvanında gerçek kişi adı yoksa, limited şirket
kelimeleri “Ltd.Şti.” biçiminde de gösterilebilir.
Tüzel kişi tacirlerin
ticaret ünvanları Türkiye düzeyinde korunduğundan tespit edilen ünvanın daha
önce herhangi bir sicil dairesinde tescil edilmemiş olması gerekir. Ticaret
ünvanlarında, Türk-Türkiye-Milli-Cumhuriyet kelimeleri Bakanlar Kurulu kararıyla
konulabilir. Ticaret ünvanı Türkçe olarak tespit edilmelidir. Yabancı ortak
bulunması halinde ticaret ünvanında yabancı kelime bulundurulmasına izin
verilir.
Değişik sektörlerde
faaliyet gösteren şirketlerin yaptığı her işi ünvanda belirtmesi gerekmez. Uzun
ve anlamsız ticaret ünvanları yerine ağırlıklı olarak faaliyet gösterilen iş
konusunun ünvanda yazılması gereklidir. Eğer ünvanda sanayi (üretim) varsa
mutlaka neyin üretiminin yapıldığı (tekstil, gıda, otomotiv gibi)
belirtilmelidir.
Soru 2:Limited şirketler en
az kaç kişi ile kurulur?
Cevap :Limited şirket, en az iki,
en çok elli kurucu ortağın varlığını gerektirir. Bu kurucular, gerçek kişi
olabileceği gibi tüzel kişi de olabilirler.
Soru 3:Limited şirketlerde
18 yaşından küçük kişiler ortak olabilir mi?
Cevap :Limited şirketlerde 18
yaşından küçük kişiler ortak olabilirler. Ancak, bunların 18 yaşını dolduruncaya
kadar kanuni temsilcileri (anne/baba) tarafından temsil edilirler.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 11’ inci maddesinde; “Erginlik on sekiz yaşını
doldurmasıyla başlar. ..”, 335’inci maddesinde; “Ergin olmayan çocuk, ana ve
babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan
alınamaz. …”, 336’ıncı maddesinde ise; “Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba
velayeti birlikte kullanırlar. ...” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yer alan hükme
göre 18 yaşından küçük olan çocukların vergi mükellefi veya şirket ortağı olması
için yasal bir engel bulunmamakla birlikte, ergin oluncaya kadar mükellefiyetle
ilgili ödevlerinin Kanuni temsilcisi olan anne veya babası tarafından yerine
getirilmesi gerekmektedir.
Soru 4:Limited şirketlerde
kuruluşta en az sermeye miktarı ve hisse miktarı (karşılığı) ne
olmalıdır?
Cevap :Limited şirketin
kuruluşunda en az sermayesi 5.000.-YTL olmalıdır. Bu sermaye, her ortak için
25.-YTL ve katları olacak şekilde hisse adedine bölünmelidir. Sermayenin üst
sınırı konusunda bir hüküm bulunmamaktadır.
Soru 5:Limited şirket
kurucular maddesinde dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?
Cevap :Ana sözleşmenin kurucular
maddesinde ortakların uyruk ve adreslerinin belirtilmesi şarttır. Ortaklar
arasında yabancı uyruklu gerçek kişi var ise ve Türkiye’de ikamet ediyor ise
Emniyet Müdürlüğünden alınan ikamet teskeresinin ibrazı zorunludur.
4112 sayılı kanunla
vatandaşlıktan izinle ayrılanlara verilen belgenin ibrazı halinde ikamet
teskeresi şartı aranmaz.
KKTC vatandaşları Türk
vatandaşlarıyla aynı statüye sahip olduklarından mevcut olan veya kurulacak olan
sermaye şirketlerine kurucu ortak veya sonradan ortak olmaları halinde Türk
vatandaşlarına uygulanan işlemler tatbik edilir.
Soru 6:Yabancı uyruklu
tüzel kişinin Türkiye’de kurulacak bir şirkete ortak olması durumunda hangi tür
belgeleri ibraz etmesi gerekir?
Cevap :Türk konsolosluğundan veya
Lahey Devletler Özel Hukuku Konferansı çerçevesinde hazırlanan Yabancı Resmi
Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi hükümlerine göre
tasdik edilmiş (apostil şerhi içeren) ve şirketin kayıtlı bulunduğu sanayi
ve/veya ticaret odasınca veya yetkili mahkemelerce tanzim edilmiş şirketin
faaliyette olduğunu ve yetkililerini gösterir belgenin tescil sırasında sicil
memurluğuna ibrazı zorunludur.
Soru 7: Devlet memurları
limited şirkete ortak olabilirler mi?
Cevap :657 sayılı Kanun' un 28.
maddesinde yer alan " ticaret ve sanayi müesselerinde görev alamazlar" hükmü
gereği memurlar yönetim kurulu ile beraber denetim kurulanda da görev alamazlar.
Buna karşın, memurların limited şirketlerde kanuni temsilci sıfatına haiz
olmadan ortak olmalarına dair bir engel düzenleme mevcut değildir.
657 sayılı DMK' nın 28.
maddesiyle getirilen ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma
yasağı, Kanun' un genel gerekçesinde belirtildiği üzere yerleşmiş içtihatlar ve
çeşitli çevrelerden alınmış mütalaalarda düzenlenmiştir. Yasa bu şekilde kanunla
belirtilen yasaklar dışında devlet memurlarına kendi sınıflarıyla ilgili olarak
kendi tüzüklerinde yasaklar koymaya ve bunların ihlali halinde disiplin
hükümlerini uygulamaya imkân vermektir. Devlet memurlarına getirilen bu yasak
kötüye kullanılmak suretiyle içinde bulunduğu ticari işletmeye avantaj sağlaması
önlenmek istenmektedir.
Devlet memurlarının anonim
ve limited şirketlere kanuni temsilci sıfatını haiz olmaksızın ve herhangi bir
görev almaksızın ortak olabilmeleri, anonim şirkete ait hisse senetlerine sahip
olmaları yasak kapsamında değerlendirilmemelidir. Memurların yasak kapsamında
değerlendirilecek şekilde anılan şirketlere ortak olmaları veya görev almaları
halinde, disiplin soruşturması açısından ceza uygulaması, 657 sayılı DMK' nın
125. maddesine göre olacaktır
Basbakanlık Devlet
Personel Baskanlığının aşağıdaki görüşüde bu yöndedir.
“Bu itibarla, yukarıda yer
verilen hükümler çerçevesinde, şirket anasözleşmesinde şirketi idare ve temsil
edecek olanların belirtilmiş olması ve ayrıca yönetim ve denetiminde görev
almamanız kaydıyla limited şirket ortağı olabileceğiniz mütalaa
edilmektedir”
Soru 8:Tüzel kişiler
limited şirketlere ortak olabilirler mi?
Cevap :Tüzel kişiler amaç ve
konusunun elverdiği ölçüde limited şirketlere ortak olmasında kanunen bir
sakınca yoktur. Tüm ticari ortaklıklarla, kamu kuruluşları, vakıflar,
kooperatifler, sendikalar, odalar, dernekler ile Bakanlar Kurulundan izin alan
belediye ve diğer yerel idareler limited şirketlere ortak olabilirler. Tüzel
kişi yönetim kurulunca karar verilmesi veya anonim şirketlerin ana
sözleşmelerinde özel düzenleme varsa ortaklık genel kurulunun kararıyla ortak
olmaları mümkündür.
Soru 9:Şirketin amaç ve
konusu için bir sınırlama var mıdır?
Cevap :Limited şirketler tıpkı
anonim şirketler gibi kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi maksat ve konular
için kurulabilir. Esas mukavelede şirketin amaç ve konusunun sınırlarının açıkça
gösterilmiş olması da şarttır. Ancak kendi özel mevzuatları ile bir takım
şirketlerin faaliyet alanları sınırlandırılabilir. Nitekim fuar organizasyonu
yapan şirketler, yapı-denetim şirketleri, radyo-tv yayıncılığı yapan şirketler,
özel güvenlik şirketleri, gümrük müşavirliği şirketleri, sigorta aracılığı yapan
şirketler vs. meşgaleleri sadece kendi konuları ile sınırlıdır.
Soru 10: Adres değişikliği
ana sözleşme tadilini gerektirir mi?
Cevap :Aynı sicil bölgesinde
olmak kaydı ile merkezin bir yerden bir yere nakli için ana sözleşmede bir
değişiklik yapmak zorunlu değildir. Ancak merkez farklı bir sicil bölgesine
nakil ediliyor ise ana sözleşmenin ilgili maddesinin tadil edilmesi gerekir.
Soru 11: Ana sözleşmenin
merkez maddesinde şubeler gösterilebilir mi?
Cevap :Merkez ile aynı sicil
bölgesinde bulunan şubelerin ana sözleşmenin merkez maddesinde gösterilmesinde
bir sakınca yoktur.
Soru 12: Ayrı sicil
bölgesindeki şubelerin unvanı merkezin unvanından farklı olabilir
mi?
Cevap :Ticaret Sicili Tüzüğünün
52. maddesi gereğince merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri ve
unvanları şubenin bulunduğu yerin ticaret siciline tescil olunur. Her şube kendi
merkezinin ticaret unvanının şube olduğunu belirterek kullanmak zorundadır. Her
şubenin unvanı kendi merkezinin ticaret unvanına o merkezin şubesi olduğunu
açıkça gösteren sözlerin ilavesi ile meydana gelir. Şubenin unvanına şubeyle
ilgili eklerin yapılması mümkündür.
Soru 13: Ayrı sicil
bölgesindeki şubenin kapanışı ne şekilde olur?
Cevap :Bir şubenin faaliyeti sona
erdiği taktirde kaydının silinmesi yönünde alınmış ortaklar kurulu kararının
tescil ve ilan edilmesi gerekir.
Merkez sicil kaydının
terkin edildiği hususu ilgili sicil memurluğu veya şirket yetkilisi tarafından
bildirilmiş olması halinde şube kaydı re’sen silinir. Bildirim; dilekçe ve
ekinde merkezin sicil kaydının kapatıldığına ait Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi
aslı veya onaylı sureti ile yapılmalıdır.
Soru 14:Limited şirketin
ana sözleşmesinde belirlenen süre sona ermiş ise tasfiyeye girmesi gerekir
mi?
Cevap :Sürelerinin sona ermesine
rağmen faaliyetlerini sürdürdüklerini ve tasfiye işlemlerini başlatmadıklarını
mahkemece atanmış bilirkişi raporu, yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci
mali müşavir raporuyla tevsik etmeleri koşuluyla süre uzatımına ilişkin ana
sözleşme değişikliği talepleri sicil memurluğunca sonuçlandırılır.
Soru 15: Eski sermaye
ödenmeden sermaye artırımı yapılabilir mi?
Cevap :Esas sermaye tamamen
ödenmeden sermaye artırımı yapılamaz. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın 2003-3
sayılı tebliği uyarınca, mevcut sermayenin tamamının ödendiği serbest muhasebeci
mali müşavir veya yeminli mali müşavir raporu ile kanıtlanmalıdır. Ancak sermaye
artırımı sadece iç kaynaklardan karşılanıyor ise (hiç nakit taahhüt yok ise)
eski sermayenin ödenmiş olma koşulu aranmaz .
Soru 16:Öz varlığını
yitiren şirket sermaye artırımı yapabilir mi?
Cevap :Ticaret Kanununun
324.maddesi ile sermaye artırımı arasında yakın bir ilişki vardır. Sermayenin
yitirilmesi belli bir düzeyi aşınca (üçte ikisi kaybedilmiş ise) sermaye
tamamlanmadan veya kayıp oranında indirilmeden artırılamaz.
Soru 17: Öz varlığını
yitiren şirket sermayesini nasıl tamamlar?
Cevap :Ticaret Kanununun
546.maddesine göre esas sermayenin yarısı kaybedilmiş veya şirketin borçları
mevcudundan fazla tutmuş ise yahut şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini
uyandıran emareler mevcut ise anonim şirketler hakkındaki 324.madde hükmü
uygulanır. Buna göre sermayenin 2/3’ünün kaybı halinde ortaklar kurulu
toplanarak;
a. Kalan 1/3
sermaye ile yetinme kararı verir. (esas sermayenin 2/3 oranında azaltılma
işlemini gerektirir)
b. Sermayenin
tamamlanmasına karar verir. Sermayenin tamamlanması 2 şekilde yapılabilir.
Birincisi, sermayenin 2/3 oranında azaltılması ile aynı zamanda azaltılan
miktarda esas sermaye artırılır. İkincisi pay sahiplerinin bilanço açığını ek
ödeme ile kapatmalarıdır. Ancak bu yolun kullanılabilmesi için ortakların oy
birliği ile karar vermesi gerekir.
Soru 18: Limited şirketlerde
sermaye azaltımı prosedürü ne şekildedir?
Cevap :Anonim şirketlerin
sermayesinin azaltılmasına ilişkin hükümler limited şirketlerde de uygulanır.
Öncelikle 3 kişilik bir bilirkişi tarafından (bilirkişiler şirketin merkezinin
bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesi tarafından seçilir) esas sermayenin
azaltılmasına rağmen alacaklıların haklarını tamamen karşılayacak miktarda
aktiflerinin var olduğunun tespit edilmesi gerekir. Esas sözleşmenin sermaye
maddesi azaltmayı yansıtacak şekilde tadil edilerek karar altına
alınır.
Karar alındıktan sonra
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yapılan ilanla 3.ilandan itibaren 2 ay
içinde alacaklıların alacaklarını beyan ederek ödeme veya teminat istemeleri
bildirilir. Bilinen alacaklılara ayrıca çağrı mektupları gönderilir.
Esas sermayenin
azaltılması kararını uygulayıp sonuçlandırabilmek için alacakların ödenmesi veya
temin olunması gereklidir.
Limited şirketlerde
sermaye azatlımı zarar neticesinde meydana gelen bilanço açığını kapatmak
maksadıyla yapılmış olsa bile alacaklılar çağrılır ve bildirilen alacaklar
tediye veya temin olunur.
Alacaklıları davete
ilişkin 3.ilanın yayın tarihinden itibaren 2 ay sonra sermaye azaltımına ilişkin
ana sözleşme değişikliğinin yer aldığı ortaklar kurulu kararı; davet ilanların
yayınlandığı sicil gazeteleri; bilirkişi raporu-bilirkişi atama yazısı; müdürler
tarafından imzalanmış alacaklıların adı soyadı ve ticaret unvanları ve
alacaklarının miktarını gösteren alacaklılar listesi; muaccel alacaklıların
sermaye azaltımına ilişkin muvafakatları, borçların ödenmiş olması halinde
ödemeye ilişkin imzaları noter onaylı makbuzların ibraz edilmesi koşulu ile
azaltımının tescili Ticaret sicili memurluğundan talep edilir.
Soru 19: Sermayenin nakit
taahhüt edilen miktarının ödeme tarihi ertelenebilir mi?
Cevap :Şirket mukavelesinde
aksine hüküm bulunmadıkça ortaklar koymayı taahhüt ettikleri sermayeleri itibari
değerleri nispetinde para olarak ödemeye mecburdurlar. Esas sermayenin
azaltılması hali hariç olmak üzere ortakların koymayı taahhüt ettikleri
sermayenin ödenmesi tecil olunamayacağı gibi ortakların bu borçlarından ibra
edilmeleri de caiz değildir.
Soru 20:Limited şirkette
sermayenin ayın olarak konulması halinde ana sözleşmede bu husus nasıl
belirtilir?
Cevap :Sermayenin ayın olarak
konulması halinde sözleşmede sayının neden ibaret olduğu, değerinin nasıl
biçildiği ve taahhüt edilen sermayeye ne tutarda mahsup edileceği ve bunun
karşılığı olarak esas sermayeden taahhüt sahibine ne miktarda esas sermaye payı
verileceğinin sözleşmeye açıkça yazılması gereklidir. Ayni taahhüt şirketin
kuruluşunun tescil tarihinden itibaren yerine getirilir. Sermaye olarak konulan
mal ve haklar özel bir sicile kayıtlı ise kuruluşun tescil tarihinden itibaren
ilgili sicilde şirket adına tescil ettirilir.
Kurulacak limited şirkete
sermaye olarak konan hak/menkul ve gayrimenkul malların olması halinde bunların
değerlerinin tespiti mahkemece atanmış bilirkişiler veya yeminli mali müşavirler
tarafından yapılır.
Şirkete, ayni sermaye
olarak gayrimenkul koyuluyor ise ilgili tapu dairesinden üzerinde takyidat olmadığına ilişkin yazı nakil vasıtası
koyuluyor ise ilgili trafik şube müdürlüğünden mülkiyeti muhafaza kaydının
olmadığına ilişkin yazının sicil memurluğuna ibrazı gerekir.
Soru 21:Limited şirketlerde
sermaye artırımına iştirak sureti ile yeni ortak alınabilir mi?
Cevap :Ortaklık sözleşmesinde
aksine hüküm olmadıkça her ortak sermayesi oranında esas sermayenin
artırılmasına katılabilir. Artırılan esas sermaye kısmı için ortaklığa yeni
ortaklar da alınabilir. Sermaye tadiline ilişkin ortaklar kurulu kararında,
artırıma iştirak suretiyle ortak olarak girdiği belirtilmeli ve yeni ortak söz
konusu kararı imzalamalıdır.
Soru 22:Sermaye artırımının
iç kaynaklardan karşılanması halinde hangi raporların ibrazı
gerekir?
Cevap :Sadece yeminli mali
müşavir raporu ibrazı gerektiren işlemler:
- Menkul kıymetin sermaye olarak koyulması
halinde
- Her türlü hak, menkul ve gayri menkul malların
sermaye olarak konulması halinde
- Hisse senetleri / değer artışı fonu /
iştiraklerden gelen değer artış fonu / maliyet artış fonu / iştirak hisseleri ve
gayri menkul satış kârının sermaye olarak koyulması halinde.
Hem yeminli mali müşavir
hem de serbest muhasebeci mali müşavir raporu ile yapılabilecek
işlemler:
- Ortakların şirketten alacaklarının sermayeye
ilavesi halinde
- Fevkalade ihtiyatlar ve dağıtılmayan kârın
sermayeye ilavesi halinde
- Enflasyon düzeltmesi olumlu farkının sermayeye
ilavesi halinde
Soru 23: Sicil memurluğuna
ibraz edilen mali müşavir raporlarında hangi hususlara dikkat
edilmelidir?
Cevap :Sermaye artırımlarının
tescili sırasında memurluğa ibraz edilmesi gereken mali müşavir raporlarında
eski sermayenin ödenmiş olduğu, son mizana göre öz varlığın hesaplanması ve
sermayenin varlığını koruyup korumadığı hususunun tespiti gerekir.
Sermaye iç kaynaklardan
karşılanmak suretiyle artırılıyorsa ibraz edilen raporlar da iç kaynakların
rakamsal olarak tespiti de yapılmalıdır.
Raporlarla beraber raporu
düzenleyen mali müşavirin faaliyet belgesi (asıl ve 3 aydan eski olmamak
koşuluyla) de tescil tescil sırasında memurluğuna verilmelidir.
Soru 24: Limited şirketlerde
müdürün ortak olma zorunluluğu var mıdır?
Cevap :Türk Ticaret Kanununun
541. maddesi gereğince şirket mukavelesi veya ortaklar kurulu kararıyla şirketin
idare ve temsili ortak olmayan kimselere de bırakılabilir.Bu gibi kimselerin
yetki ve sorumlulukları hakkında ortak olan müdürlere ait hükümler uygulanır.
Ticaret Sicili Tüzüğünün 46.maddesine göre hariçten atanan müdürün ad ve
soyadının yanında tabiiyetinin ve ikamet yerinin gösterilmesi
lazımdır.
Soru 25: Türkiye’de ikamet
eden yabancı uyruklu ortak olmayan kişinin limited şirkete müdür atanması
halinde sicil memurluğuna ibrazı gereken evrak nelerdir?
Cevap :Yabancı kişinin Türkçe
tercümeli-noter onaylı pasaport sureti, Emniyet Genel Müdürlüğünden alınan
ikametgâh teskeresi ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından alınan çalışma
izin belgesinin sicil memurluğuna ibrazı gerekir.
Soru 26:Yurt dışında ikamet
eden Türk vatandaşları yabancı sermaye olarak mı değerlendirilir?
Cevap :17.06.2003 tarihli Resmi
Gazete’de yayınlanan Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu uyarınca yurt dışında ikamet eden Türk
vatandaşları yabancı yatırımcı sayılır. Bu kişilerin yurt dışında ikamet
ettiğini ilgili ülkeden aldıkları çalışma veya ikamet izni ile belgelendirmeleri
gerekir.
Soru 27:Limited şirketlerde
ortak payını nasıl devreder?
Cevap :Payın devrinin şirkete
karşı geçerli olabilmesi için pay defterine kaydedilmesi; kaydın yapılabilmesi
için de ortakların ağırlaştırılmış nisap ile devre muvafakat etmesi gerekir.
Hisse devir sözleşmesi tarafları bağlar.
Ortakların muvafakatı bir
ortaklar kurulu kararı olarak verilir. Ortakların en az dörtte üçünün payın
devrine muvafakat etmeleri ve bunların da esas sermayenin en az dörtte üçüne
sahip olmaları şarttır.Kanunun öngördüğü bu nisap ana sözleşme ile daha da
ağırlaştırılabilir ancak hafifletilemez. Ana sözleşmeyle payın devri tamamen de
yasaklanabilir.
Ortaklar devri gerekli
nisapla muvafakat ettikleri taktirde devir pay defterine kaydedilir.
Soru 28: Şirket
ortaklarından birinin ölümü halinde nasıl bir işlem yapılmalıdır?
Cevap :Mukavelede aksine şart
yoksa mirasçılar ortakların muvafakatı aranmaksızın sermaye payını iktisap
ederler. Ölen ortağın füruğu sermaye payını kanunen ve külli halefiyet yoluyla
sahip olur ve bu iktisap pay defterine kaydedilmeksizin gerek şirket gerekse
3.şahıslara karşı hüküm ifade eder. Bu durumu veraset ilamındaki pay dağılımına
uygun olarak alınmış ortaklar kurulu kararı ve ekine veraset ilamı (asıl veya
noter tasdikli) ekleyerek tescil ve ilan ettirebilirler.
Soru 29: Ortak sayısının
bire düşmesi halinde ne yapılmalıdır?
Cevap :Limited şirketlerde ortak
sayısı ikiden az olamaz.Türk Ticaret Kanununun 504.maddesine göre ortakların
sayısı sonradan bire inerse uygun bir süre içinde bu eksiklik tamamlanmadığı
taktirde ortaklardan birinin veya şirket alacaklısının talebi üzerine mahkeme
şirketin feshine karar verir.
Soru 30:Ortaklıktan çıkmak
isteyen ortak kendi rızası ile ortaklıktan ayrılabilir mi?
Cevap :Şirket mukavelesiyle,
kendi rızaları ile ortaklara şirketten çıkma hakkı tanınabileceği gibi bu hakkın
kullanılması muayyen şartlara da tabi tutulabilir. Örneğin şirketten ayrılmayı
arzu eden ortağın hissesini diğer bir ortak veya ortaklara devir etmeleri
zorunlu kılınabilir. Mukavelede bir hüküm bulunmuyorsa her ortak haklı sebeplere
dayanmak şartıyla şirketten çıkmasına müsaade edilmesini veya şirketin feshini
mahkemeden talep edebilir.
Soru 31:Hangi hallerde
diğer ortaklar bir ortağın şirketten çıkarılmasını talep
edebilir?
Cevap :Aşağıdaki durumlarda ortak
limited şirketten çıkarılabilir:
- ortağın iflası veya payının haczi halinde
- haklı sebeplerin varlığında ortağın limited
şirketin feshini dava etmesi halinde
- haklı sebeplerden dolayı bir ortağın şirketten
çıkarılmasına karar verilmesi mahkemeden istenebilir.
- ortağın sermaye koyma borcunu ödememesi
halinde
Türk Ticaret Kanununun
551.maddesinin 4.fıkrasına göre bir ortağın şirketten çıkması veya çıkarılması
ancak esas sermayenin azaltılması hakkındaki hükümlere riayet şartıyla
muteberdir. Ancak bu durumun 3 istisnası vardır. Birincisi ayrılan ortağın
payının şirketin esas sermayesinin itibari değerini geçen varlıklardan ödenmesi;
ikincisi payın sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi hakkındaki hükümler
uyarınca paraya çevrilmesi; üçüncüsü ise payın başka bir ortak tarafından
devralınmamasıdır.
Soru 32:Sermaye taahhüt
borcunu ödemeyen ortağın ortaklıktan çıkarılması için izlenmesi gereken yol
nedir?
Cevap :Esas mukavele veya umumi
heyet kararı ile bir müddet tayin veya vade tespit edilmiş ise, müddetin geçmesi
veya vadenin gelmesi ile ortak ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit olur. Limited
şirket temerrüde düşen ortak için ya icra takibi yaparak ortaktan borcunu ister
veya noter aracılığı ile 15 günden aşağı olmamak üzere, ki bu süre kısaltılamaz,
tayin edilecek sürelerle sermaye koyma borcunu ödemesi ihtar olunur. İhtar bir
taraflı vusuli muktazi (ulaşması gerekli) muamele vasfını taşıdığından 15’er
günlük sürelerin başlangıcı ihtarın ulaşması tarihidir. İhtar da sermaye
borcunun ödenmemesi halinde mütemerrit ortağın şirketten çıkarılacağı ve bakiye
borcun miktarının da belirtilmesi gerekir. Yukarıda bahsi geçen ihtarlara rağmen
borcunu ödemeyen ortak ortaklıktan çıkarılır. Çıkarmaya ilişkin karar Ticaret
Kanununun 536.maddesinin öngördüğü karar yeter sayısı (esas sermayenin yarıdan
fazlası) ile alınır. Kararın müdürler tarafından tebliği ile ortak şirketten
çıkarılmış olur, ortaklık sıfatı kalkar. Sermaye borcunu ödemeyen ortağın
çıkarılması sonucu bu ortağın payı limited ortaklığa ait olur. Çıkarılan ortağın
payı diğer bir ortak tarafından hakiki değer üzerinden devralınmadığı taktirde
şirket tarafından açık arttırma yolu ile satılabilir. Çıkarılan ortak da dahil
olduğu halde bütün ortakların muvafakatıyla payın diğer bir şekilde paraya
çevrilmesi caizdir.
Soru 33: Şirketin temsilinde
imza şekli nasıl olmalıdır?
Cevap :Türk Ticaret Kanunu
544.maddesinde belirtildiği üzere şirket namına yapılacak yazılı beyanlarda
şirketin ünvanıyla beraber müdürlerin imzalarının da bulunması zorunludur.
Şirket tarafından tanzim edilecek mektup evrak ve vesikalarda şirketin ünvanıyla
birlikte esas sermaye miktarının gösterilmesi şarttır.
Soru 34: Limited şirketlerde
rekabet yasağı var mıdır?
Cevap :Türk Ticaret Kanununun
547.maddesine göre müdür olan bir ortak diğer ortakların muvafakatı olmadan
şirketin uğraştığı ticaret dalında ne kendi ne de başkası hesabına iş
göremeyeceği gibi başka bir işletmeye mesuliyeti tahdit edilmemiş ortak,
komanditer ortak veya limited şirketin azası sıfatıyla iştirak dahi edemez. Bu
yasak mukaveleye konacak hüküm ile bütün ortaklara teşmil edilebilir.
Soru 35:Limited şirketlerde
hisse devri kararını hangi ortaklar almalıdır?
Cevap :Hisse devrinin kabulüne
ait ortaklar kurulu kararını mevcut (son durum) ortaklar ve payı var ise
devreden (eski) ortak olmalıdır. Ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat
etmesi ve bunların esas sermayenin en az dörtte üçüne sahip olması şarttır.
Soru 36:Limited şirketlerde
hisse devri işlemi nasıl yapılır?
Cevap :Noter huzurunda yapılacak
hisse devir sözleşmeleri ortaklar kurul kararına bağlandıktan sonra ticaret
siciline tescil ve ilan edilerek geçerlilik kazanır.
Soru 37:Limited şirketlerde
hisse satışından kaynaklanan kazanç vergiye tabi midir?
Cevap :Limited şirket hissesinin
satışından elde edilen kazanç (değer artış kazancı) gelir vergisine tabidir.
Hissenin edinme tarihinden itibaren iki yıl geçmesi vergilendirmeye engel
değildir.
Soru 38:Kanundan doğan
devir yasağı var mıdır?
Cevap :Limited şirketlerde ayın
karşılığı paylar için kanuni devir yasak süresi 3 yıldır. 3 senelik müddet
kuruluşun veya sermaye artırımın tescil tarihinden başlar.
Soru 39: Limited şirketlerde
%100’ün kararı olamadan hangi işlemler yapılamaz?
Cevap :Tüm ortakların
(hisselerin) kararı olmadan aşağıdaki kararlar alınamaz.
- Hisse devri yapılamaz. (iki ortaklı)
- Sermaye artırımı
gerçekleştirilemez.
Soru 40:Limited şirketlerde
vergi ve sigorta borcuna karşılık kimler nasıl sorumludurlar?
Cevap :6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesine göre, limited şirket
ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacaklarından sermaye
hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumludur. Limited şirket ortakları
hakkında takibe geçilebilmesi için, 6183 sayılı Kanun’ un 54 ve izleyen
maddelerine göre şirket hakkında yapılan takip muameleleri sonucunda amme
alacağının şirketten tahsil imkanının bulunmaması gerekmektedir. Şirketin vergi
borcunun, sermaye payı oranına karşılık gelen kısmı her hangi bir ortak
tarafından ödenir ise, o kişinin şirket ortaklığından doğan sorumluluğu da
ortadan kalkar.
Diğer yandan, 6183 sayılı
Kanun’ un mükerrer 35 ve Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesine göre, Limited
şirketin mal varlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan
amme alacakları, kanuni temsilcilerin (müdürlerin) şahsi mal varlıklarından
tahsil edilir. Buna göre şirketin vergi borcunun müdür olan her hangi bir
ortağın sermaye payı oranına karşılık gelen kısmının ödenmesi, şirket
müdürlüğünden doğan sorumluluğu ortadan kaldırmaz.
Sonuç olarak, aynı zamanda
limite şirkette müdür olan her hangi bir ortak şirketin tüm vergi borcundan tek
başına sınırsız sorumludur.
|